- Adam Çalıştıranın Sorumluluğu
I. GİRİŞ
Hukukumuzda sorumluluğun doğması için kural olarak kusur sorumluluğu benimsenmiştir. Hukuka aykırı bir şekilde, haksız fiil ile üçüncü kişiye zarar veren, kusurunun derecesine göre cezalandırılır. Ancak kanun, bazı durumlarda kusurun olmadığı hallerde de sorumluluğun doğacağını belirtmiştir. Bizde çalışmamızda, kusursuz sorumluluğun bir çeşidi olan adam çalıştıranın sorumluluğuna, sorumluluk kavramını tanımıyla başlamaktayız.
Ardından Kusursuz sorumluluğun esasının TBK madde 66 ya dayandığını belirtip bu madde ile benzer özelliklerinden dolayı TBK madde 116 da belirtilen yardımcı kişilerin sorumluluğu ile karşılaştırma yapacağız.
Konumuzun ana temasını oluşturacak olan sorumluluğun şartlarına kapsamlı bir şekilde değinilecektir. Sorumluluğun gerçekleşmesi için 6 adet şart mevcuttur. Söz konusu şartların sınıflandırılması her kaynağa göre farklılık göstermektedir. Örneğin kimi kaynaklar kurtuluş kanıtı getirememiş olması şartını ayrı bir bölümde sorumluluktan kurtulma olarak anlatmayı tercih etmiştir. Çalışmamızın son bölümünde ise adam çalıştıranın rücu hakkından bahsedilip çalışmaya son verilecektir.
A. SORUMLULUK KAVRAMININ ANLAM VE KAYNAKLARI
Bir borç ilişkisinde borçlu, karşı tarafa birtakım edimler yapma yükümlülüğü altına girmiş olabilir. Bu yükümlülük altına giren borçlu edimini kendi isteğiyle yerine getirmeyecek olursa hukuki müeyyidelerle karşı karşıya kalır. Bu müeyyidelerle karşı karşıya kalmasının sebebi, almış olduğu sorumluluktan gelir. Ayrıca sorumlulukla ilgili TBK madde 64’de [1]kanuni düzenleme mevcuttur.
Sorumluluk kavramının iki anlamı bulunmaktadır. Bunlardan ilki; ‘ … ile sorumluluk’, ikincisi ise ‘… den sorumluluktur. ‘ile sorumluluk’ da alacaklı açısından, borcun ifa edilmemesi sonucu borçlunun malvarlığına cebri icra yoluyla el konulması hakkıdır. ‘den sorumluluk’ ise kişinin daha önceden yüklendiği bir borca veya genel davranış kurallarına aykırı davranışından dolayı doğan zararı tazmin etme yükümlülüğünü ifade eder.[2] ‘den sorumluluk borçlu açısından bu yükümlülüğü karşılama durumuna razı olmak anlamına gelir.
Sorumluluk dayandığı sebep yönünden ikiye ayrılır. Bunlar Kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluktur[3]. Kusur sorumluluğu adı üzerinde kusurun varlığının arandığı sorumluluk çeşididir. Kusur yok ise sorumluluk da yoktur. Zarar verenin hiç kusuru bulunmadığı durumlarda dahi sorumlu olduğu halleri kusursuz sorumluluk olarak tanımlayabiliriz. İleride daha ayrıntılı değineceğimiz seminer konumuz olan adam çalıştıranın sorumluluğu ise kusursuz sorumluluğa verilebilecek örneklerden bir tanesidir. Bunların dışında kanunda, hayvan idare edenlerin, yapı maliklerinin vs. kusursuz sorumlulukları da mevcuttur.
Kaynağına göre sorumluluk ise Sözleşmeye doğan sorumluluk ve haksız eylem sorumluluğu olmak üzere ikiye ayrılır. Sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde borçlu, borcunu hiç veya gereği gibi ifa etmemişse verdiği zarardan dolayı sorumlu olur. [4]Haksız fiil sorumluluğunda ise genel davranış kurallarına aykırılık söz konusudur. [5]Haksız fiil sorumluluğunda alacaklı zarar gören kişidir.
B. KUSURSUZ SORUMLULUĞUNUN DAYANDIĞI ESAS
Kusursuz sorumluluk dayanağını TBK’nın ilgili maddelerinden almaktadır. Bu maddeler kanunda Kusursuz sorumluluk başlığı altında Hakkaniyet sorumluluğu, Özen sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu olarak üç başlık altında incelenmiştir. Özen sorumluluğu ise kendi içerisinde adam çalıştıranın sorumluluğu, hayvan bulunduranın sorumluluğu ve yapı malikinin sorumluluğu olarak üçe ayrılmıştır. Özen sorumluluğu olarak adlandırılmasının sebebi; zararın doğmasını önlemek için gerekli dikkat ve özenin gösterildiğinin ispatı halinde sorumluluktan kurtulabilme hakkından kaynaklanmaktadır.
Normalde, haksız fiil sorumluluğunda kusurun bulunması gerektiği TBK madde 49’da [6]açıkça belirtilmiştir. Yani kusur yoksa hukuka aykırılık ve zarar olsa dahi sorumluluğa gidilemeyeceği aşikardır.[7] Ancak bu durumun istisnası olarak, kusur olmadan dahi sorumluluğa gidilebilmesi için kusursuz sorumluluk kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavramın ortaya çıkış sebepleri sanayiinin aşırı gelişmesi, üretimde makineleşmenin artışı, nüfusun giderek artması ve insanların büyük şehirlerde yoğunlaşması olarak gösterilebilir.[8] Adam çalıştıranın kusuru olmadan sorumlu tutulabilmesi için çalışanın da kusurlu olmasına gerek yoktur.
Kusursuz sorumluluk kavramı yerine sebep sorumluluğu veya objektif sorumluluk da denilmektedir. Sebep sorumluluğu denme sebebi failin bir zarara sebebiyet vermesinden, objektif sorumluluk denme sebebi ise zararın sadece hukuka aykırı bir fiille doğması, kusura gerek olmaması yani sorumluluğun sadece objektif şartının geçerli olmasından kaynaklıdır. [9]
C. TBK MADDE 66 İLE MADDE 116 KARŞILAŞTIRMASI
İlk olarak iki maddenin de ortak noktası; sorumlu olan kişinin zarar veren kişi olmamasıdır. Sorumlular 66. Maddede adam çalıştıran, 116. Maddede[10] ise borcun ifasını yardımcısına bırakan borçludur. TBK madde 116’nın ilk kelimesine baktığımız zaman borçlu ibaresini görmekteyiz. Buradaki borçlu ifadesi sorumlu tutulan kişi ile zarar görenin daha önceden bir ilişkisi olduğu anlamı çıkmaktadır. Ancak 66. Maddede adam çalıştıranın zarar gören ile aralarında sözleşmeden doğan vs. herhangi bir ilişki bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan madde 66 haksız fiilden doğan sorumluluk, madde 116 ise sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluktan doğmaktadır. 116. Madde de zarar gören kanunda da belirtildiği gibi “diğer taraf” dır, 66. Madde de ise üçüncü kişidir. Önümüze bir olay geldiği zaman arada sözleşme var mı o tespit edilip ona göre hangi hükmü uygulayacağımız kararlaştırılır. Burada çalışan kavramı da büyük önem arz etmektedir. Eğer çalışan, yardımcı kişi sıfatıyla borcun ifasını yerine getirirken karşı tarafa değil de üçüncü kişiye zarar vermiş olursa 116. Maddeye değil 66. Maddeye gidilecektir. Yani TBK madde 66 ya sözleşme dışı sorumluluk, TBK madde 116 ya ise sözleşmeden doğan sorumluluk denilebilmektedir.[11]
İspat yükünden inceleyecek olursak; adam çalıştıran çalışanı seçerken ve işiyle ilgili talimat verirken gerekli özen ve sorumluluğu gösterdiğini ispatı halinde sorumluluktan kurtulması söz konusudur ancak yardımcı kişilerin sorumluluğunda bu hususları ispat ettikten başka ek olarak yardımcı kişinin davranışının kendisi için dahi kusur teşkil etmeyeceğini ispat etmesi gerekecektir[12]. Bu bakımdan TBK md.66 daha avantajlıdır. Adam çalıştıran sorumluluğunda çalışan ile işveren arasında bir bağımlılık, ast üst ilişkisi olması gerekirken yardımcı kişide böyle bir bağımlılık olması gerekliliği yoktur. 66. Maddeye göre çalışan sadece gerçek kişi olabilecekken, 116. Maddeye göre tüzel kişiler de olabilir.[13] Son olarak 116. Maddenin ikinci fıkrasını incelediğimiz zaman sorumsuzluk anlaşmasına izin verildiği görülürken 66. Maddede böyle bir şey görmek mümkün değildir.
Bazı durumlarda hem TBK madde 66 hem de madde 116 uygulanabilir sonuçlar meydana gelmiştir. Bu gibi durumlarda iki madde yarış haline girer. Yani zarar veren fiil hem genel bir davranış kuralını ihlal ediyor, hem de sözleşmeye aykırılık doğuruyorsa mağdur ikisinden birisini tercih etme özgürlüğüne sahiptir.[14]
II. ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU
A. TBK M. 66 KAPSAMINDA ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU
TBK’da adam çalıştıranın sorumluluğundan bahsedilmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Adam çalıştıran gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişilik de olabilir. Tüzel kişilerin organları, çalıştıran sayılmazlar. Onlar MK 50 ye tabidir.[15] Tüzel kişiler özel hukuk tüzel kişisi ve kamu hukuku tüzel kişisi olmak üzere ikiye ayrılırlar. Özel hukuk tüzel kişileri şirketler, vakıflar, dernekler vs. dir. Özel hukuk tüzel kişileri TBK madde 66 ya göre sorumlu olurlar. Kamu hukuku tüzel kişilerin sorumluluğunda doktrindeki hakim görüş; ister hizmet kusuru, ister kişisel kusur bulunsun, kamu hukuku alanına giren faaliyetlerden dolayı kamu idaresine TBK madde 66 kapsamında dava açılamaz. Çünkü olayda idareye bağlı çalışanın bir hizmet kusuru söz konusu ise bu durumda idareye tam yargı davası açmak gerekir. Şayet kişisel kusur söz konusu ise çalışanın şahsi bir sorumluluğu söz konusudur.[16]
B. SORUMLULUĞUN KOŞULLARI
Adam çalıştıranın kusuru olmadığı halde sorumlu tutulabilmesi için birtakım koşulların yerine gelmesi gerekmektedir. Bu koşulların bir tanesinin bile yerine gelmemiş olması sorumluluğun doğumunu engeller. Söz konusu şartlar gerçekleştiği taktirde TBK madde 66, adam çalıştıranın sorumluluğunu karine olarak kabul etmektedir. Ancak adam çalıştıran aksini ispat edebiliyorsa sorumluluktan kurtulur.[17]
1. Zarar
Adam çalıştıranın sorumluluğunun şartlarından birisi zarardır. Zarar meydana gelmelidir ki sorumluluk doğabilsin. Ortaya çıkan bu zararın türünün bir önemi yoktur.[18] Bu zarar kişinin malvarlığında eksilme meydana getiren maddi bir zarar da olabilir, kişilik haklarının zedelenmesine neden olan manevi zarar da olabilir.
2. Hukuka aykırı fiil
Hukuka aykırı fiilinin tanımı yeni kanuna alınmamıştır ancak tasarıda “hukuk düzeninin malvarlığı veya kişi varlığı değerlerini zarardan korumak amacı ile koyduğu emir ve yasaklara uymayan davranışlar” olarak tanımlanmaktadır.[19] Öncelikle çalışanın yukarıda açıklamış olduğu zararı hukuka aykırı bir fiil ile vermelidir. Fiil kelimesi her ne kadar bir şeyi yapmak anlamına gelse de, hukuka aykırı fiilde bir şeyi yapma veya yapmama şeklinde olabilir. [20] Yani zarar veren hukuka aykırı fiili icrai olarak da ihmali olarak da işleyebilir. Şayet olayda hukuka uygunluk sebebi bulunuyorsa adam çalıştıranda çalışan da sorumlu tutulamaz. Bu hukuka uygunluk sebebi meşru müdafaadan, ıztırar halinden, hakkın kullanılmasından, ilgilinin rızasından ve kanun emrini icradan doğabilir. Örneğin görevi esnasında saldırıya uğrayan kişinin söz konusu saldırıya karşılık vermesi bir hukuka uygunluk sebebi olduğu için sorumluluk da söz konusu değildir. Fiilin, zarar veren tarafından hukuka aykırı bir şekilde işlendiğinin ispatı zarar görene düşmektedir.[21]
3. İlliyet bağı
Zarar verilen eylem ile zarar doğan sonuç arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Şayet illiyet bağı kesilirse sorumluluk da ortadan kalkar. İlliyet bağını kesen sebepler ise mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur. Ancak saydığımız bu sebepler illiyet bağını kesebilecek ağırlıkta olmalıdır.[22]
İlliyet bağı neden sonuç ilişkisidir. Hayatın olağan akışına göre değerlendirilerek bir olayın neticesinin diğer olayın sebebine bağlanması durumu aradaki illiyet bağının varlığını göstermektedir. İlliyet bağı da bir karine olarak kabul edilmiştir, aksi ispatlanıp arada illiyet bağı olmadığı ortaya çıkarılırsa sorumluluk söz konusu olmayacaktır.
4. Çalıştıran ile çalıştırılan arasında bir bağlılık ilişkisi
Adam çalıştıran ile çalışan arasında bir ilişki mevcut olmalıdır.[23] Adam çalıştıran kavramı işveren kavramına göre daha geniş bir kavramdır.[24] Örneğin gübre bayiine gelen gübre dolu kamyonu depoya indirmek için hamal tutan kişi ile bir bağlılık ilişkisi kurulmuş olur. Zira çalıştıran ile çalışan arasında bir emir komuta, ast üst ilişkisi mevcuttur. Çalışan çalıştıranın emrine uymak zorunda ve çalıştıranın da çalışanı denetleme gücü mevcuttur. Adam çalıştıranın bağlılık ilişkisi bakımından en önemli noktası, çalışanın hizmeti, çalıştıranın menfaatini yönelik olmasıdır. Adam çalıştıran ile çalışan arasında bir hizmet sözleşmesi de bulunabilir, herhangi bir sözleşme olmadan da adam çalıştıranın sorumluluğu doğabilir. Örneğin ayırt etme gücünden yoksun birisinin başkasının işini yaparken verdiği zararlar yine TBK m.66 kapsamında değerlendirilir.[25]
Bağımlılık ilişkisi açısından değinilmesi gereken noktalardan bir tanesi de eser sözleşmeleridir. Kural olarak eser sözleşmelerinde iş sahibinin yükleniciyi denetleme hakkının olup olmamasına bakılır. Örneğin Müteahhit arsayı işverenden anahtar teslim vaziyette teslim edileceği (götürü vaziyette) anlaşılırsa yüklenici ile işveren arasındaki eser sözleşmesinin bağımlılık ilişkisi söz konusu değildir.[26] Fakat yüklenici normal bir işçi sıfatıyla yine işverenin emir ve talimatları altındaysa işveren TBK m 66 gereği sorumlu olur. Zira Yargıtay da bu yönde kararlar vermektedir. Haksız eylem ( yol yapımı nedeniyle patlatılan dinamitlerin davacının evini hasara uğratması), yol yapımı istisna sözleşmesi ile üzerine alan davalı Enerji-Su LTD tarafından işlenmiş bulunmaktadır. Diğer davalı Karayolları genel müdürlüğünün eylemi bulunmadığına göre zarardan TBK m. 49 uyarınca sorumluluğu söz konusu değildir. Zarardan TBK’nın 66. Maddesi uyarınca sorumlu olabileceği düşünülebilir ise de bulunduğu durumdan ötürü kural olarak vereceği talimat ile başkasının zarara uğramasını önleyebilen kimse adam çalıştıran sayılacağına, işverenle çalıştıran kişi arasında bulunması yeterli ve gerekli olan tabiiyet ilişkisi ( emir ve hakimiyetinde bulunma hali) İstisna sözleşmesinde iş sahibi ile müteahhit arasında bulunmadığından, iş sahibi, müteahhidin haksız eyleminden doğan zararlarından TBK Md. 66 ya göre sorumlu tutulamaz. Karayolları Genel müdürlüğüne ödetme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.[27] Diyerek kararı bozmuştur.
Son olarak babasının yanında çalışan oğlu[28], amcasının yanında çalışan yeğen vs. aile içi çalışma yardımcıları da bağlılık ilişkisi içerisinde olduğundan dolayı bu kişilerin zararlarından, menfaat gören adam çalıştırıcı sorumludur. Çalıştıran ile çalışan arasında illa bir sözleşme olmasına gerek yoktur.
5. İş ile zarar arasında sıkı bir bağlılık ilişkisi
Zararın; çalışanın, çalıştıranın işini gördüğü esnada meydan gelmesi gerekmektedir. Bu durum, doktrinde ve kitaplarda işlevsel (fonksiyonel) bağlılık kelimesi ile anlatılmaktadır.[29] Örnek vererek açıklayacak olursak; bir mobilya firmasının sattığı mobilyayı teslimat aşamasında firmanın nakliye ekibi ürünü taşırken trafik kazası yapmak suretiyle üçüncü Kişiye vermiş olduğu zararlardan mobilya firması bizzat sorumludur. Peki yine trafikte önüne araç kırdığı için tartışma çıkartan ve üçüncü Kişiye yumruk atmak suretiyle zarar veren çalışan için yine TBK madde 66 ya gidebilecek miyiz?
Zarar ile işlevsel bağın var olduğu durumlara verilecek örnek sayılarını artıracak olursak; klasik örneklerden olan çatı ustasının çatı tamir ederken elinden düşürdüğü kiremit ile yoldan geçen bir kişiye zarar vermiş olması durumu[30] veya şoförü olduğu kişiyi almaya giderken yolda karşıdan karşıya geçen bir çocuğa çarpan şoförün vermiş olduğu zarardan çalıştıran sorumludur fakat aynı şoför patronunu evine bıraktıktan sonra kendi evine giderken birisine çarpmış olsa çalıştıran sorumlu olmayacaktır zira zarar verici fiil ile iş arasında işlevsel bağlılık kalmamıştır.
Bir diğer önemli dikkat edilmesi gereken husus ise çalışanın üçüncü Kişilere verdiği zararı çalıştıranın işini yaparken gerçekleştirmesi TBK madde 66 ya gitmek için yeterli değildir. Fiil ile zarar arasında nedensellik bağının çalışan veya üçüncü Kişinin kusuru ile kesilmemiş olması lazım. Örneğin adam çalışanın işini yaparken kişisel problemi olan birisiyle kavga edip ona zarar veren çalışanın fiilinden, çalıştıranın sorumlu olması söz konusu değildir.
Yargıtay’dan bir örnek karar daha verecek olursak[31]; Bir şirkete ait otelde bulunan güvenlik görevlisi otel müşterilerinden birisine tecavüz etmiştir. Davacı TBK madde 66 ya binaen yerel mahkemede şirkete karşı dava açmıştır ancak yerel mahkeme davanın reddi yönünde karar vermiştir. Davacının temyiz başvurusu üzerine Yargıtay kararı bozarak, güvenlik görevlisinin daha önce ayrıldığı şirkette de aynı fiili gerçekleştirdiği ve bu yüzden işten atıldığı, davalı otel sahibi şirketin bu konuyu araştırmadan güvenlik görevlisini işe alıp adam seçmede dikkatli ve özenli davranmadığı ve tecavüz fiili ile görülen iş arasında fonksiyonel bir bağ olduğu gerekçesiyle şirketi adam çalıştıranın sıfatıyla sorumlu tutmuştur.
6. Adam çalıştıranın kurtuluş kanıtı getirememiş olması
Adam çalıştıranın sorumluluğuna gidebilmek için, yukarıda saymış olduğumuz şartların hepsinin sağlanmasının yanında adam çalıştıranın TBK madde 66/f2-f3 kapsamında bir kurtuluş kanıtı getirememiş olması gerekir. Bu madde diğerlerine göre olumsuz bir maddedir. Diğer maddelerde bir olgunun gerçekleşmesi gerekirken bu maddede olgunun gerçekleşmemiş olması gerekir. Yukarıda saymış olduğumuz şartların yerine getirildiği taktirde adam çalıştıranın sorumlu olduğunun karine olarak kabul edildiği ve bu karinenin aksi ispat edildiği taktirde sorumluluktan kurtulunacağını belirtmiştik.[32] İşte bu kurtuluş yollarını kanun bize 66. Maddenin 2. Ve üçüncüKısmında[33] açıkça belirtmiştir. 2. Madde de özen yükümlülüğü, üçüncü Maddede ise işletmenin çalışma düzeniyle alakalı zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispatı halinde sorumluluktan kurtulunabileceği anlaşılmaktadır. Doktrinde bu kurtuluş kanıtının adam çalıştıranın sorumluluğunun ortadan kaldırılması açısından son koz olduğu görüşü hakimdir[34]. Bu bakımdan bizde konuyu iki madde altında anlatacağız.
a. Gerekli özenin gösterilmesi ispatı
Adam çalıştıran şayet sorumluluktan kurtulmak istiyorsa özen sorumluluğunu yerine getirdiğini ispatlaması gerekir. Bu özen sorumluluğu ödevinin kusurla bir alakası yoktur zira adam kullananın kusursuz olduğu ispatıyla özen sorumluluğunu yerine getirmediği bir kurtuluş kanıtı olamaz. Örneğin acilen hastalandığı ve bu yüzden özen sorumluluğunu yerine getiremediğinin ispatı çalıştıranı sorumluluktan kurtarmaz.[35]
Kanun maddesinin 2. Fıkrasını kısım kısım ayıracak olursak öncelikle Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, ibaresi üzerinde duralım. Adam çalıştıran, işe alacağı kişiyi daha önceden araştırmalı, çalışacağı işe uygun, yetkin ve güvenilir olduğu kanaatine varıp öyle işe almalıdır. Yukarıdaki verdiğimiz Yargıtay kararı örneğine bir daha bakacak olursak[36] güvenlik görevlisi daha önce çalıştığı yerden aynı sebeple işten atılmış ancak adam çalıştıran bu hususu incelemeden işe alım gerçekleştirmiş ve adam seçmede dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu sebeptendir ki sorumluluk karinesini çürütemeyip kurtuluş beyyinesinden yararlanamayacaktır. Kanaatimce söz konusu maddeyi çok geniş yorumlamak adam çalıştıranın haksız yere sorumlu tutulmasına neden olabilecek sonuçlar doğurabilmektedir.
Adam çalışanın seçimi ibaresinden sonra işiyle ilgili talimat verirken, kısmı gelmektedir. Burada da adam çalıştıran talimat vermede özenli olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Uygulamada adam çalıştıran, çalışanın yapacağı iş ve alması gereken tedbirler hakkında gerekli talimatı verdiğine hakimi ikna edebilecek delillerle sorumluluktan kurtulabilir.[37]
İkinci maddenin son kısmında ise gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğinin ispatı ile sorumluluktan kurtulunabileceği belirtilmiştir. İşçiyi sadece işe alıp ona talimat vermek yetmemektedir. İşçi kendisinin denetlenip gözlendiğini sürekli hissetmelidir.[38] Adam çalıştıran tabii ki bütün mesai saati boyunca çalışanının başında bekleyip onu denetlemesi söz konusu değildir ancak kanımca, örneğin işyerine takacağı bir güvenlik kamerası ile veyahut işyerine kendisi ya da bir denetim ekibi vasıtasıyla habersiz şekilde kontrollere gidilmesi gözetim ve denetim yükümlülüğünü yerine getirilmiş olması bakımından yeterli olur.
Birde, adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için adam çalıştıranın objektif özen yükümlülüğü ihlali ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.[39] Burada ki bahsettiğimiz illiyet bağı [40]yukarıda bahsettiğimiz illiyet bağından farklıdır. Yukarıdaki illiyet bağı; hukuka aykırı fiil ile zarar arasındaki illiyet bağıdır. Adam kullanan, TBK madde 66/f2-f3 kapsamında gerekli özeni göstermiş olsaydı bile, zararlı sonucun oluşacağının yine engellenemeyeceğinin ispatı ile sorumluluktan kurtulur.[41] Yani çalışan üçüncü bir kişiye zarar veriyor, adam çalıştıran ise çalışanını seçerken, talimat verirken ve denetlerken özen yükümlülüğünü yerine getirmiş olsa dahi zararın meydana geleceğini ispatlaması halinde sorumluluktan kurtulur. Söz konusu nedensellik bağı hükmü eski kanunda mevcutken yeni kanun maddesine alınmamıştır. Bunun nedensellik bağının kesilmesi, her türlü sorumluluğu engellemektedir düşüncesidir. [42]
b. İşletmenin Çalışma Düzeninin, zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğu ispatı
TBK’nın 66. Maddesinin üçüncü Fıkrasında “Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.” Denmektedir. Eğer adam çalıştıran işletmede çalışanını seçerken, talimat verirken ve denetimde bulunurken özen göstermiş fakat işletme faaliyetinden dolayı, yani çalışan adamdan değil işletmeden, bir zarar vuku bulmuşsa, işletme yine söz konusu karineyi çürütmeden sorumluluktan kurtulamaz. Söz konusu yükümlülük doktrinde “organizasyon yükümlülüğü” olarak da adlandırılmaktadır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinden doğacak olan adam çalıştıranın sorumluluğuna da “organizasyon sorumluluğu” kavramı kullanılmaktadır.[43]
Konu hakkında Oğuzman hocamızın kitabından bir örnek verecek olursak; iş yüküne göre çalıştırması gerekenden daha az personel çalıştıran iş sahibi, personeli seçerken, talimat verirken ve denetlerken ne kadar özen göstermiş olursa olsun, bir çalışan bu iş yoğunluğu sebebiyle bir çalışana zarar vermiş ise adam çalıştıran bu zarardan bizzat sorumlu olacaktır.[44] Örnekte de görüldüğü üzere adam çalıştıran işyeriyle alakalı organizasyonu düzgün yapamadığından ötürü bir zarar meydana geldiği için sorumludur.
C. RÜCU
Adam çalıştıranın sorumluluğunda çalışanında, çalıştıranında kusuru aranmamaktadır. Çalıştıranın üçüncü kişilere hukuka aykırı fiil ile vermiş olduğu zarar sonucu adam çalıştıran sorumlu olur. Ancak üzerinde durduğumuz 66. Maddenin dördüncü Fıkrası [45]adam çalıştırana rücu hakkı tanımıştır. Bu rücu hakkını tanırken de bir sınırlamaya başvurmuştur. Bu sınırlama; çalıştıranın ödediği tazminat için, çalışanın bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahip olmasıdır. Yani adam çalıştıranın kendi kusuru yüzünden ödenen tazminatı da çalışana rücu etme imkânı yoktur. Aynı mantıkla adam çalıştıran, ödediği tazminattan daha fazlasını çalışana rücu edemez. [46] Zira bu durum adam çalıştıran açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olacaktır. Örneğin; Bir fırının ekmek dağıtım bölümünde çalışan işçi ekmekleri dağıtırken, trafikte araç kullandığı esnada telefonla mesajlaşmasından dolayı kazaya sebebiyet vermiştir. Bu noktada adam çalıştıran, çalışanın sorumlu olmasından ötürü rücu (dönme) hakkına sahiptir.
Aynı örneği çalışanın ehliyetinin olmadığı ancak işlerin yetişmesi için adam çalıştıranın ısrarı üzerine trafiğe çıktığını varsayalım. Bu halde çalışanın üçüncü Kişiye vermiş olduğu zarardan ötürü çalışan ile çalıştıranın birlikte kusurlu sayılması ve tazminatın bu nedenle indirilmesi gerekmektedir. Yargıtay da bu yönde görüş bildirmektedir.[47] Kusurluluğun derecesi ve çalıştıran ile çalışan arasındaki ödenecek tazminat miktarı dengesini hâkim somut olayda belirlemektedir.
Kanımca kanunun vermiş olduğu bu rücu imkânı adam çalıştıranın yükünü hafifletmektedir. Çalışanın kusuru yoksa rücu söz konusu değildir, adam çalıştıran sorumludur. Şayet çalışanın kusuru var ise adam çalıştıran ödediği tazminatı çalışandan alabileceği için adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğunun bir istisnası söz konusudur.
SONUÇ
Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Çalışanın hukuka aykırı fiille üçüncü Kişilere vermiş olduğu zararı adam çalıştıran ödemek zorundadır. Bunun sebebi güçsüz taraf olan zarar gören ve çalışanı korumaktır. Bir diğer sebebi ise kurtuluş kanıtları sayesinde çalışanı daha dikkatli ve özen yükümlülüğüne uygun hareket etmeye teşviktir.
TBK madde 66 ile madde 116’nın temel ayrımı adam çalıştıran ile çalışan arasında bağlılık ilişkisi olup olmamasıdır. TBK 66 da sorumluluğun şartlarında saydığımız gibi çalışanın çalıştırana bağlı olması gerekir ancak madde 116 da böyle bir şart söz konusu değildir. Bu kapsamda 116. Madde 66. Maddeye göre daha geniş bir alana hükmetmektedir, ayrıca TBK 116 da kurtuluş kanıtı getirilmemiştir. Kanımca iki durumunda seçilebileceği durumunda adam çalıştıranın sorumluluğuna gitmek daha mantıklı olacaktır.
Adam çalıştıranın sorumlu olabilmesi için zarar, hukuka aykırı fiil, nedensellik bağı, hem çalışan ile çalıştıran hem de iş ile meydana gelen zarar arasında bir bağlılık ilişkisi olmalı aynı zamanda adam çalıştıran bir kurtuluş kanıtı getirememiş olmalıdır. Bu şartlar meydana geldiği taktirde adam çalıştıran sorumludur.
Adam çalıştırana da tanınan birtakım haklar mevcuttur. Bunlar; şayet özen ve dikkat yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispatı halinde sorumluluktan kurtulabilme şansıdır. Adam çalıştıran, özen ve dikkat yükümlülüğünün yanında işletmesinin de zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Her ne kadar şartlar ağır olsa da adam çalıştıran bu olguları ispatladığı taktirde sorumluluktan kurtulur.
Son olarak adam çalıştırana rücu hakkı tanınmıştır. Çalışan, çalıştırana karşı kusuru derecesinde sorumlu olacaktır. Bu dava çalışan ile çalıştıran arasında geçecek olan rücu davasıdır. Adam çalıştıran, çalışana rücu ettiği taktirde herkes kusuru oranında tazminatı ödemek zorunda kalacaktır.
Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz





